Yazi


2020-07-22 10:49:43

“Anlayışsız, Duygusuz, Az Konuşan Partnerleri” Anlama Kılavuzu

Ne çok kişinin derdidir partnerlerinin onları yeterince anlamaması, dinlememesi ya da duygularını paylaşmaması… O gün sinir bozucu bir haber almışsınızdır, örneğin; bir yakınınız hastalanmıştır, iş yerinizde düzenlenecek bir etkinliğin tüm angarya işleri size verilmiştir ya da kırk sefer uyarmanıza rağmen çocuğunuz yine odasını toplamadan çıkmıştır evden. Bu durum sizi gerçekten üzmüştür; haklı olduğunuz su götürmez bir gerçektir ve çok öfkelisinizdir. Akşam partnerinize bu durumu öfke patlamaları yaşayarak anlatırsınız, resmen burnunuzdan alev çıkıyordur…

 

Peki sizi deliye çeviren bu durumda partneriniz ne yapar? Sakin olmanızı, bunun mantıklı bir açıklamasının olduğunu, aşırı tepki verdiğinizi söyler. Hatta daha da ileri giderek sizi mantıklı olmaya davet eder değil mi? İşte anlayışsız biri daha. Anlattıklarınıza üzülmedi bile! Ne sizin kadar öfkeli ne de sizin kadar üzgün…

 

Gerçekten böyle midir peki? Bu kadar mı duygusuzdur bazı insanlar? Sizin üzerine saatlerce konuşabileceğiniz bir problemi, iki kelimeyle kestirip atmaya hakları var mıdır? Bu durumu açıklayabilmek için kadın ve erkek beyni arasındaki farklılıklardan uzun uzun bahsedebiliriz ama gelin biz bugün toplumsal rollerden bahsedelim biraz.

 

Daha küçük yaşlardan cinsiyetlerimize göre bazı roller biçerler bize. Örneğin kızlar narin ve hamarat olmalıdırlar, erkeklerse atak ve güçlü… Küçüklükten başlayarak bir ömür giyindiğimiz bu gibi roller bizim karakterimizi belirler çoğu zaman. “Erkek adam ağlamaz”, “Karı gibi dır dır, amma konuştun he!” gibi sözlerle büyütülen; gücüyle övülen ve çoğunlukla teknik konuları halletmesi beklenen erkeğin duygusal zekası ve bu duygularını ifade etme becerisi zamanla körelir. Çünkü bir erkekten; zor zamanlarda serinkanlı olması, duyguların önüne mantığını alması, teknik prosedürleri yerine getirmesi beklenir hep…

 

İşte bu erkek büyüyüp evlendiğinde; karısı onu az konuşan, duygusuz bir adam olarak tanımlar ve zaten sinirli-üzgün olan kadın daha da öfkelenir, çileden çıkar. Eşinin çileden çıktığını gören erkekse çözüm yolları üretmeye çalışırken, bir yandan da durumun aslında o kadar da kötü olmadığını açıklamaya çalışır. Yani kadın öfkelendikçe erkek duygudan uzaklaşır, erkek duygudan uzaklaştıkça kadın öfkelenir.

 

 

Halbuki şair, “Öyle bir ağlasam, Öyle bir ağlasam ki çocuklar, Size hiç gözyaşı kalmasa…” der ya hani şiirinde. İşte duygular da bunun gibidir; eğer ortadaki bir probleme maruz kalanlardan biri çok büyük tepki verirse, diğer kişi(ki bu genelde çocukluğundan beri duygularını ifade imkanı bulamamış olan erkektir) duygularını ifade edemez, öfkesini, sinirini yaşayamaz. Çünkü kadın duygu kontrolünü sağlayamamış ve öyle çok öfkelenmiş, üzülmüştür ki (bu durum pozitif durumlar için de geçerli tabi) kimseye duygu bırakmamıştır. Bir taraf payına düşenden fazlasını tüketmiş, diğer tarafa ifade edilecek bir şey kalmamıştır. En kötüsüyse eşler farkında olmadan birbirlerinde şikayet ettikleri şeyi beslemişlerdir.

 

   Burada yapılması gereken en doğru şey; duygularımızı yaşarken partnerimizin bölgesini ihlal etmemek, ona kendisini ifade imkanı sunmak, yeri geldiğinde sadece dinleyici olarak kalabilmektir. Unutulmamalıdır ki; herkes duygularını göstermede eşit yeteneğe sahip değildir ve zaman zaman yakınlarının desteğine(bu bazen sadece susmaktır) ihtiyaç duyabilir.

 

Psikolog / Aile Danışmanı

Gamze ÜNGÖRMÜŞ   

Tags:kadinbeynierkekbeyni,öfke,iletisimbozuklugu,erkeklernedenboyle,duygusalzeka,ankarapsikolog


Meral E...

Hem yazı hem kitap çok ilgimi çekti, ellerinize sağlık, güzel bir yazı olmuş hocam

Funda E...

Öfkelenmemeye, onu anlamaya çalışıyorum ama destek de almam gerekli