Yazi


2020-07-28 19:27:02

Bitmeyen Tartışma Döngüsü

 

          Ergenlikle birlikte “Benim annem/babam her şeyi bilir” kalıbı, “Annem/babam ne bilir ki”ye dönüşür. Çocuklarda başlayan başkaldırıyla panikleyen ebeveynler; çocukları için endişelenerek onları daha çok kontrol altına almaya, koydukları yeni kurallarla onlara patronun kim olduğunu hissettirmeye çalışırlar. Bunun ardından da çocuk ebeveyn arası çatışmalar başlar. Gelişimsel olarak doğal hatta gerekli olan bu çatışmalar ergenin sağlıklı bir bireye dönüşebilmesi için oldukça önemli ve gereklidir. Fakat bu dönem sağlıklı bir şekilde atlatılamazsa, ebeveyn çocuk arası kavgalar ergenlik dönemi sonrasında da devam eder. Çalışan, kendi hayatını kurmuş, hatta belki evlenmiş çocuk çoluğa karışmış olsalar dahi ebeveynler çocuklarının işine karışmaya devam ederken, artık yetişkin olmuş evlat bu duruma itiraz eder ve kavga tıpkı ergenliğindeki gibi sürer gider…

 

          İlişkiler arası kronikleşmiş kavgalarda sıklıkla görüldüğü gibi burada da yakınlık, kavgayla kuruluyordur artık. Çünkü taraflar o kadar uzun zamandır çatışmaktadır ki bunun yerine bir ilişki tipi geliştirememişlerdir ve kavga etmediklerinde ilişkideki gediği neyle kapatacaklarını bilmedikleri için kavga kültürü onlar için güvenli limandır aslında. Görünürde iki tarafta bu durumdan şikayetçi olsa da bilinç dışında tartışmamayı ayrılık olarak görürler. Örneğin ebeveyn; evladının(artık yetişkindir) çocuk yetiştirmesine, parayı yönetmesine, iş hayatına, eşiyle ilişkilerine sürekli karışmaktadır. Evlatsa problemli atlattığı ergenlik döneminden de aşina olduğu bu müdahalelere, aşırı tepkiyle karşılık verir ve kavga döngüsü ilişkilerinin temel unsuru olur. Her iki taraf da yıpranır, samimi bir paydaşlık kurulamaz.

 

Bu durum bir ömür boyu devam edebileceği gibi taraflardan birinin bunun farkına varması ve artık tartışmak istemediğini beyan etmesiyle başka bir boyuta taşınabilir. Örneğin baba, yetişkin ve çalışan oğlunun para harcamasını sürekli eleştirirken oğlu susuyor, susuyor birden patlıyorsa. Babasının eleştirisinden çekindiği için harcamalarını ondan gizli yapmaya çalışıyor, yakalandığındaysa her iki taraf da kılıçlarını çekiyor. Bu istenmeyen bir durum gibi görünse de taraflardan en az biri farkındalık yaşayana kadar sürer gider ve ilişkileri de ağır aksak da olsa devam eder. Benim esas değinmek istediğimse o farkındalıktan sonra yaşananlar.

 

Yıllardır tartışarak “anlaşan” insanlardan biri kavga etmek yerine konuşmayı seçtiğinde, bu karşı taraf için acı verici olabilir. Örneğimiz üzerinden gidersek; oğul babasına, “Yıllardır paramı nasıl harcamam gerektiğiyle ilgili tavsiyeler veriyorsun baba. Senin tecrübelerine saygı duyuyorum ve benim de iyiliğimi istediğinden şüphem yok. Fakat ben de çalışan, para kazanan birisiyim ve ne senden ne de başkasından borç istemek zorunda kalmadım hiç. Bu yüzden paramı nasıl kullanmam gerektiğiyle ilgili eleştirildiğimde kendimi baskı altında hissediyorum.” dediğinde, babası kısa süreli şaşkınlığın ardından eski kavga döngülerini başlatmak isteyecektir. Oğul kavganın içine çekilmeyi reddedip, yeni diyalog dilinden uzaklaşmadığında babanın tepkisi daha da artacak, hatta patlama(belki daha önce verdiği tepkilerden bile büyük) yaşayacaktır. Bunun ardından oğlunu kavgaya çekemeyen baba, “İstemiyorsan konuşmam” diyerek kendini geri çekecek ve mesafe bırakacaktır. Bu; odaya kapanma, telefonda konuşmayı kısa tutma gibi türlü tavır almalar şeklinde görülebilir.

 

Aslında babanın bu davranışının altında korku yatar. Baba bağırmalarında da geri çekilmelerinde de aralarındaki yakınlığı korumak ister hep. Yıllar boyunca kemikleşmiş ilişki şeklini değiştirmek hiç kimse için kolay değildir sonuçta. Bu evrede diyalog şeklini değiştirmek için ilk adımı atana(örneğimiz için oğul), tutumunu değiştirmemek ve diyaloğu kesmemek düşer. Duygusal bağ koparılmamalı, karşı tarafa yeni durumu sindirmesi ve anlayabilmesi için zaman tanınmalıdır. Bu süreçte diyalog değiştirici de suçluluk ve kaygı hissedecek, “Hata mı yapıyorum acaba?” diyecektir ama vazgeçmemelidir.

 

Kendi istek ve düşüncelerinde kararlı olduğunu göstermekle birlikte; hala karşısındakini(örneğimiz için babasını) çok sevdiğini hem sözleriyle hem davranışlarıyla belirten birey; tüm bunların sonunda bağımsızlığını kazanacaktır. Bu bağımsızlık kazanma, duygusal uzaklaşma anlamına gelmez. Aksine daha sağlıklı bir bağ ile bağlıdır artık taraflar. Daha rahat konuşma zemini bulacaklar ve fikirlerine saygı gösterildiğini bildikleri için dürüstçe kendilerini ifade edebileceklerdir. Artık onlar gibi düşünülmediği, alışkanlık ve bakış açıları farklı olduğu için bağımsızlık arttıkça, aile üyeleri hakkında daha çok şey öğrenilecektir. 

 

Sonuç olarak geç de olsa sağlıklı bağlanma modeli sağlayan taraflar, ilişkilerinde daha önce hiç yaşamadıkları kadar sağlam bir duygusal bağ kurabileceklerdir.

 

Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bağlanma stilleri üzerine okumalar yapılabilir. Ayrıca ilk ailemizden kazandığımız bağımsızlık düzeyini ikinci ailemize de geçirdiğimiz için bağlanma stilimizdeki gelişme, sonraki nesillerimize de olumlu yansıyacağı için(aksi durumda olumsuz) iki kat önemlidir. Ben de bu konuya daha sonraki yazılarımda tekrar tekrar değineceğim. Son olarak, herkesin bu süreci tek başına atlatması mümkün değildir. Gerektiğinde bir psikologdan destek almayı unutmayın

 

Psikolog / Aile Danışmanı

Gamze ÜNGÖRMÜŞ   

Tags:tartismadongusu,kavga,problemcozme,psikologgamze,diyalog


Firdevs

kitap okur gibi hissediyorum kendimi, instagramdaki en güzel keşiflerimdensiniz psikologgamze hanım.

Özge Özge

Okuması keyifli bir yazı emeğinize sağlık

Fatma G...

okurken önce "aynı annemle ben" dedim önce, biraz daha devam edince "aynı kızımla ben" dedim malesef...

Işıl G...

Ellerinize sağlık, kacinmali baglanmayla iloski cok zor